Cafer-i Tayyâr ve Efendimiz Nezdinde Dostlarının Kıymeti

Cafer-i Tayyâr ve Efendimiz Nezdinde Dostlarının Kıymeti

Soru: Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem)
Efendimiz’in, Habeşistan’dan dönüşü Hayber’in fethine tevafuk eden Hazreti
Cafer’i karşısında görünce, “Hayber’in fethine mi sevineyim, Cafer’in gelişine
mi?” deyişini nasıl anlamalıyız? Bu nebevî sevinç, Hazreti Cafer’in şahsıyla mı,
yoksa Peygamber Efendimiz’in bütün ashâbına karşı sevgi ve iştiyakıyla mı
alâkalıydı? Kubâ mescidi ve Uhud gibi mübarek mekanları sık sık ziyaret etmesi
de Allah Rasûlü’nün Ashâb-ı Kirâm’a karşı vefasının bir tezahürü olarak
değerlendirilebilir mi?



-Cafer b. Ebi Tâlib, Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in
amcasının oğludur. Yaş itibarıyla kardeşi Hazreti Ali’den daha büyüktür. İlkler
arasında müslüman olmuş ve hanımı Esma binti Üveys ile birlikte Habeşistan’a
hicret etmiştir. (01.14)

-Mute gazvesinde şehit olan Hazreti Cafer’in iki
kolunun da kesilmesi üzerine, Allah Rasûlü Cennet’te ona iki kanat takıldığını
haber vererek şöyle buyurmuştur: “Cafer’i, Cennet’te meleklerle birlikte uçarken
gördüm.” İnsanlığın İftihar Tablosu’nun bu beyanından sonra bu kutlu sahabiye
“Cennet’te uçup duran Cafer” anlamında “Cafer-i Tayyâr” lakabı verilmiştir.
(01.25)

-Hazreti Cafer dünyada hiç gülmeyen adanmış ruhlardan biridir.
İslam’ın ilk senelerindeki çilelerden nasibini almış, senelerce Habeşistan’da
gurbete katlanmış; Medine’ye Allah Rasûlü’nün yanına döndükten bir sene sonra da
Mute’de şehadet şerbeti içmiştir. (03.35)

-Hayber’in fethi esnasında
Cafer b. Ebî Tâlib başkanlığındaki Habeşistan muhacirleri çıkıp gelmişlerdi.
Rasûl-ü Ekrem Efendimiz, bundan o derece memnun olmuştu ki, “Bilmem ki, bu iki
şeyden hangisiyle sevineyim; Hayber’in fethiyle mi, yoksa Cafer’in gelişiyle
mi?..” buyurmuştu. (04.30)

-Şam-Medine yolu üzerinde Medine’nin 150
kilometre kuzeyinde bulunan Hayber, Yahûdilerden mütemerrid bir güruhun
müşriklerle ittifak etmeleri ve müslümanlar aleyhine sürekli komplolar kurmaları
neticesinde bir çıyan yuvası haline gelince, Hicret’in 7. senesinde
fethedilmiştir. (05.00)

-Allah Rasûlü bütün ashâbına sahip çıkar ve
hepsini görüp gözetirdi. Onun bu güzel hasleti Ehlullah’a da sirayet etmiş ve
zamanla bütün Hak dostlarının şiarı haline gelmişti. Şu kadar var ki, Şefkat
Peygamberi’nin sevgi ve merhametinin herkesi kuşattığı kabul edilmelidir, ama
Hazreti Cafer ve Hazreti Fatıma gibi özel teveccühe mazhar kimselerin
hususiyetleri de görmezlikten gelinmemelidir. (08.00)

-Kubâ Mescidi,
Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in Hicret esnâsında binâ
ettiği ve içinde ashabıyla birlikte namaz kıldığı, İslâm’ın ilk mescididir.
Allah Rasûlü’nün, hemen her cumartesi Kubâ’yı ziyaret edişi, O’nun ashâbına ve
hatıralarına karşı vefasının tezahürleri arasında sayılabilir.
(14.06)

-Müşfik Nebî, kadim bir dostunu ziyaret eder gibi zaman zaman
Uhud’a da giderdi. Aslında, bu ziyaretleri oradaki vefa kahramanlarına karşı
vefa ve sadâkatinin de ifadesiydi. (16.47)

-İnsanlığın İftihar Tablosu,
bu davranışlarıyla bize dostlarımızın elemlerini ve sevinçlerini paylaşmamızı
talim buyuruyor; yaşatmak için yaşama ufkunu gösteriyor. (20.05)

-Vatan
hasretini bana sorun!.. Sorun ki, size günümüzün fedakâr ruhlarındaki
beklentisizliği ve adanmışlığı anlatayım!.. (23.20)