349. Nağme: Adanmış Ruhların Farklılığı

349. Nağme: Adanmış Ruhların Farklılığı

Değerli dostlar,

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin birkaç gün önce yaptığı bu sohbeti 20 dakikalık ses ve görüntü dosyaları halinde arz ediyoruz.

Bu güzel hasbihalin muhtevasını az da olsa yansıtması için kıymetli Hocamızın sözlerinden seçtiğimiz bazı cümleleri aşağıya kaydederek dualarınıza vesile olmasını diliyoruz:

*Adınız orada burada anılıyorsa, çok farklı çevrelerden üzerinize zift püskürtülebilir ve onca olumsuz hadise karşısında insan ye’se düşecek hale gelebilir. Fakat, etrafınızı zift, toz, duman sarsa bile onu şöyle böyle yararak içerisinde, ilerisinde ya da daha ötesinde bazı güzellikleri görmeye çalışmak ve asla ümitsizliğe düşmemek lazım.

*Adanmışlık, başka mülahazalara bütün bütün panjurları kapamayı ve sadece adandığı işe konsantre olmayı gerektirir.

*Mülahazalarımız şu sözlerde güzel ifade ediliyor: “Ne dünyadan safa bulduk, ne ehlinden recâmız var / Ne dergâh-ı Huda’dan maada bir ilticamız var.” (Nef’î)

*Adanmışlık, görenlerin “deli” diyeceği ölçüde bir farklılığı gerektirmektedir. Şu kadar var ki, adanmışların farklılığının en önemli bir derinliği de farklılıklarının farkında olmamaları ve hiçbir zaman başkalarına yukarıdan bakmamalarıdır.

*Adanmış ruhlar, ölesiye civanmertlikler göstermeli ama bütün hizmetlerinde sırf Hakk’ın hoşnutluğunu hedeflemeli, muvaffakiyetleri kendisinden bilmemeli, kimseden takdir bile beklememeli ve her zaman Hazreti Ali’nin ifadesiyle “İnsanlar içinde insanlardan bir insan ol!” düsturuna riâyetle hayat sürmelidirler.

*Adanmış ruhlar, vefat ettiklerinde kalabalık bir cemaat tarafından teşyi edilmeyi dahi beklemezler; adı bile unutulacak şeklide silinip gitmeyi dilerler. Unutmayan birisi varsa, başkalarının hatırlamasına gerek var mı? Allah nisyandan münezzehtir. Rasûlullah’a duyuruyorsa, o nisyandan münezzehtir. Böyle önemli, sâdık iki kaynak tarafından hep biliniyorsanız, hep yüzünüze bakılıyorsa, başkaları tarafından anılmanın ne anlamı olur ki? Niye anlamsız şeylere takılacaksın, anlamlı şey varken?!. Neden anlamlı şeye konsantre olmuyorsun!..

*Engin muhasebe şuuruna sahip kutlulardan biri de, hiç şüphesiz kadınlık âleminin baş tacı Hazreti Âişe Validemiz’dir (radıyallâhu anhâ). Bu büyük kadın, bir gün Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) yanında hıçkıra hıçkıra ağlar. Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) kendisine niye ağladığını sorduğunda da “Cehennem’i hatırladım da onun için ağladım! Acaba, kıyamet günü ailenizi hatırlar mısınız?” der. Onun bu sorusuna karşılık, o sevgi ve şefkat insanı Nebiler Serveri (sallallâhu aleyhi ve sellem) şu cevabı verir: (Yâ Âişe!) Üç yerde kimse kimseyi hatırlayamaz: 1) Mizan esnasında, tartının ağır mı hafif mi geldiğini öğreninceye kadar. 2) Amel defterlerinin tevzî edildiği zaman, defterin sağdan mı soldan mı yoksa arkadan mı geleceğini göreceği âna kadar. 3) Sırat’ı geçme esnasında ve geçinceye kadar.

*Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا عَلَيْكُمْ أَنْفُسَكُمْ لاَ يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعاً فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

“Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltmeye bakın! Siz doğru yolda olduktan sonra sapanlar size zarar veremez. Hepiniz dönüp dolaşıp Allah’ın huzurunda toplanacaksınız. O da yaptıklarınızı size bir bir bildirecek, karşılığını verecektir.” (Mâide sûresi, 5/105)