Kalplerin Te’lifi ve Umursamazlık

Kalplerin Te’lifi ve Umursamazlık
Mp3 indir

Mp4 indir

HD indir

Share

Paylaş

Kalplerin te’lifi Cenab-ı Hakk’ın elindedir.
Ama insanların da kendi aralarında birlik
ve beraberliği temin etmek için iradelerini kullanmaları
gerekmiyor mu? Cenab-ı Hak ehl-i imanın itilâf
ve ittifakı için sebepler yaratmış. Üstad’ın
ifadesiyle esbab O’nun izzet ve azametine perde olmuş.
Bizler şart-ı adi planında o sebepleri
yerine getirmekle mükellefiz. Bunları hayata geçirebilirsek
Cenab-ı Hakk’ın rızası istikametinde
ittihadı, ittifakı aramızda tesis ederiz.

Bizim ittifak ve ittihadımızı gerektiren
o kadar çok sebep var ki! Allah’ımız bir,
Peygamberimiz bir, dinimiz bir; bir, bir, bir… Bine
kadar bir. Bütün bu birler bizim bir ve beraber olmamızı
gerektiriyor. Önemli olan insan vicdanının
bunu duymasıdır. Zira bu birlerin vicdan tarafından
duyulması ve hissedilmesi ölçüsünde birlik ve beraberlik
yakalanır.

Öte yandan bizim örfümüz bir, âdetimiz bir, geleneğimiz
bir, vatanımız bir, kaderimiz bir; bir, bir…
Yüze kadar bir. Bizler acı-tatlı aynı
kaderi paylaşmışız yıllarca,
asırlarca. Hâlâ paylaşıyoruz. Millî beraberliğimizi
temin etmesi gereken faktörler değil mi bütün bunlar?

Hepsinin ötesinde dine, vatana, millete, devlete,
kültüre hizmet seferberliğinde felsefe bir, mantık
bir, yorum bir, mülahazalar bir, duygular bir, mahkumiyet
bir, mağduriyet bir; bir, bir, bir…. Evet, bizler
yeni bir ba’sü ba’del mevt döneminin çocuklarıyız.
Aramızda tesis edeceğimiz birlik ve beraberlige
bu noktadan bakmalıyız.

Bu arada kavlen Rabb’e yönelmeyi ihmal etmemeli ve
ellerimizi Rabbimiz’e kaldırarak “Ya Rabbi
bizler ittihat istiyoruz!” diye dua dua yalvarmalıyız.
Zira inanıyoruz ki ittifakımız adına
küre-i arz dolusu altın sarf etsek, O’nun izni
olmaksızın kalplerimizi te’lif edemeyiz. İnancımız
o ki, kınından çıkmış kılıçları
kınına sokturacak olan O’dur. Bize düşen
fiilî ve kavlî olarak alelâde sebeplere tevessül etmektir.
Aksi takdirde o neticeyi yaratmaz Allah.

Evet, zorlanacağız belki ama insan olmanın
hakkını vereceğiz. İrademizi bu
istikamette kullanacağız. Herhalde hiç kimse
iradesiz bir arada duran bir demet ot veya bir düzine
ağaç gibi olmak istemez. İradesinin hakkını
veren bir insan olmayı tercih eder. Sürü içinde
hayatını sürdüren hayvan olmak da istemez,
istememeli bence. Çünkü varlık âleminde irade ve
iradeyi kullanma hakkı sadece insana verilmiş.
O halde bunun hakkını vermek gerekmez mi?

Bugün bizler Cenab-ı Hakk’ın çok büyük lütuflarına
mazharız. Dünya genelinde Allah’ın izni ile
gerçekleştirilen faaliyetlere bakın. Başkaları
bu işlerin arkasındaki Sahib-i Hakikî’yi göremediklerinden
“Nasıl olur böyle büyük bir proje hayata geçirilebilir?”
diye şaşkınlıklarını ifade
ediyorlar. Halbuki menfi manâda bu kadar olup biten
şeylere rağmen mevcut tablo O’nun kudret elini
göstermiyor mu? Bu işleri yaptıran Allah’tır.
O, isterse azizleri rezil, zelilleri aziz yapar. Öyleyse
unutulmaması gereken bir şey vardır;
insan odun bile olsa kullanıldığı
yer itibarıyla kıymet kazanır.

Bütün sermayemizi bir kırık testi misali
o havz-ı kebire atma ve testimizde ne kadar su
varsa oraya dökme mecburiyetindeyiz. İnsanlığın
İftihar Tablosu “Kardeşlerim!” demişti.
O kardeşliğin hatırına “Ya Rabbi!
İttifak ve ittihadımız adına elimizden
gelen budur; gücümüz, takatimiz bu kadar. Kalplerimizi
telif et!” diye dua dua yalvarmalıyız. Sizler
dualarınızda: “Allahım kalplerimize
ittihat ver!” diye bir vefa eseri olarak bütün
arkadaşlarınızı teker teker, isim
be isim zikrediyor musunuz? Fahr için değil ama
misal teşkil etme adına söyleyeyim, ben zikrediyorum.
Dua ederken hayal dünyamda her yeri dolaşıyor,
herkesin adlarını teker teker yad ediyor ve
bunu yapmamayı kardeşlerime, arkadaşlarıma
en büyük vefasızlık sayıyorum.

Evet, çocuğu olmayan çocuğum olsun diye,
hastalığı olan hastalıktan kurtulayım
diye Cenab-ı Hakk’a hangi heyecan ve ızdırapla
yalvarıyorsa aynı heyecan ve aynı ızdırapla;
“Allahım! Kardeşlerimizin kalplerini
te’lif buyur!” diye yüreğimizi çatlatırcasına
yalvarabilmeliyiz. Kaldı ki bu noktada yapılabilecek
şeylerin en basitidir dua. Bu fikre iştirak
ediliyorsa ve hâlâ dua etme konusunda gevşek davranılıyorsa
dilim varmıyor söylemeye ama bu tavır -hâşâ!-
Cenab-ı Hakk’ı umursamazlık anlamına
gelir. O’nu, O’nun meşiet ve kudretini umarsamama
O’na karşı saygısızlık demektir.

Fazla söze hâcet yok. Allah’ın bir insana vereceği
en büyük nimetlerden birisi istemeyi vermesidir. O,
bir insana istemeyi vermiyorsa, o zaman vermeyecek demektir.