Gaflet

Soru: Çeşitleri ve dereceleri de göz önünde bulundurulursa, “gaflet” ne demektir; gerçek gâfiller kimlerdir? “İnsanların hesap verme vakti yaklaştı ama onlar hâlâ koyu bir gaflet içinde haktan yüz çevirmekteler.” (Enbiyâ, 21/1) mealindeki ayet-i kerime bize ne ifade etmektedir?



-Gaflet; dalgınlık, şuursuzluk, kendinde olmama; gâfil de çevresinde olup bitenlerden habersiz, her zaman şaşkın ve hem Hak’la hem de halkla münasebetleri açısından dikkatsiz yaşayan demektir. Uyur-gezer gibidir gafil; yürür, fakat yürüdüğünün farkında değildir. Bir şeyler yapar ama, ne yaptığını tam kestiremez. Hedefsizdir, çok defa abesle iştigal eder; eder de hep yürüdüğü yollara ve içinde yaşadığı zamana yenik düşer. Doğrusu, onun davranışlarında bir gaye aramak da beyhudedir; zira o bakıp da görmeyen, işitip de anlamayan öyle bir şaşkın ve öyle bir dalgındır ki, bazen etrafında cereyan eden kızıl kıyamet hâdiselerden bile habersiz yaşar. (00.51)

-“İnsanların hesap verme vakti yaklaştı ama onlar hâlâ koyu bir gaflet içinde haktan yüz çevirmekteler.” (Enbiyâ, 21/1) mealindeki ayet-i kerimeyle, insanlar, Cenâb-ı Hakk’ın huzuruna çıkarılıp amellerinin hesabını verecekleri günün uzak olmadığı hususunda uyarılmaktadırlar. Zira, Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in peygamber olarak gelişi insanlık tarihinin büyük bir bölümünün geride kaldığını göstermektedir. Allah Rasûlü, konu ile ilgili değişik hadis-i şeriflerde, kendisini gurub mesajcısı, kıyametin habercisi ve en büyük alâmeti olarak anlatmaktadır. (01.20)

-Umumi manadaki kıyametin yanı sıra toplumlar ve tek tek insanlar için hususi kıyametler de söz konusudur. Bedir, Uhud, Hendek, Huneyn, Mekke’nin fethi… müşrikler için birer kıyametti. Evet, onlar her hezimette bir kıyamet yaşadılar; zamanın farklı dilimlerinde o “büyük son”u hatırlatan “son”larla karşılaştılar. (03.58)

-Gafletin çeşitleri vardır: Mukadder âkıbeti düşünmeme, âhirete hazırlık yapmama ve öteler için hazırlanmama bir gaflet olduğu gibi, vazife ve sorumlulukları yerine getirme mevzuunda dikkatsiz ve dalgın davranma da bir gaflettir. Hazreti Sâdık u Masdûk Efendimiz’in, “Allah Teâlâ, ne dediğini bilmeyen insanın gafilce ve ciddiyetsizce yaptığı duayı kabul etmez!” beyanı da bu hakikati vurgulamaktadır. (08.00)

-Eşya ve mahlukâtı “ma hulika leh” çizgisinde, yani yaratılış hikmetine uygun şekilde kullanmama da bir gaflettir. (10.23)

-Geceyi bütünüyle uykuda geçirme ayrı bir gaflettir. (12.04)

-İslam âleminin ve müslümanların şu andaki perişan halini görmeme ve ümmet-i Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) için dua etmeme çok büyük bir gaflettir. (14.07)

-Her şeyi sebeplere bağlamak ve Müsebbibü’l-esbâb’ı hatırdan uzak tutmak da bir gaflettir. (17.09)

-Gençlik ve sıhhat, en önde gelen iki gaflet sebebidir. Mali imkanların geniş olması, hâne tutkusu, ikbal arzusu, siyaset yolu, kazanma hırsı gibi, değişik alanlarla alâkalı pek çok gaflet sebebi vardır. (18.06)

-Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in “Bazen kalbimin buğulandığı oluyor da Allah’a günde yüz defa istiğfâr ediyorum.” sözünün manası… (22.45)

-İnsanın içten içe kendini beğenmesi de bir gaflettir ve şefkat tokatıyla cezalandırılmasına sebeptir. “Andolsun Allah size birçok yerde, Huneyn gününde de yardım etmişti. Hani (o gün) çokluğunuz sizi böbürlendirmişti; ama o, hiçbir yarar sağlamamıştı. Derken bütün genişliğine rağmen yeryüzü size dar gelivermişti.. nihayet bozularak arkanızı dönüp kaçmaya başlamıştınız. Sonra Allah, Rasûlü’nün ve mü’minlerin üzerine sekînesini (güven veren rahmetini) indirmiş ve sizin görmediğiniz askerler gönderip kâfirleri azaba çarptırmıştı (bozguna uğratmıştı).” (Tevbe, 9/25-26) mealindeki ilahî beyan, hem de Ashab-ı Kiram gibi güzide bir topluluk arasındaki bir kısım gençlerin bir anlık düşüncelerinden misal vererek, bu hususa dikkat çekmektedir. (26.56)

-Huneyn’de, Müslümanların düşman karşısında bozguna uğradıkları bir hengâmede, etrafındaki birkaç yakın ashabıyla yapayalnız kalan Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), “Ben peygamberim, yalan yok. Ben Abdulmuttalib’in torunuyum, yalan yok. Allah’ım bize yardım gönder.” diyerek öne atılmış; Allah’ın inayeti, üzerlerine inen “sekine” desteği ve meleklerin te’yidi ile hezimeti zafere çevirmişti. (30.00)

-İnsanın kendini ve yaptıklarını beğenmesi, iç çöküntüsünün emaresidir; bu bozukluk istiğfar ile tamir edilmezse tehlikeli bir kopuşa sebebiyet verir. (31.03)