Ticaret Köprüsü ve Hakikat Çekirdekleri

Ticaret Köprüsü ve Hakikat Çekirdekleri

Soru: İslam’ın özellikle bazı bölgelere ulaşmasında
müslüman tâcirlerin gayretleri de düşünülürse, mesajımızın dünyanın her yanına
taşınmasında ve öz değerlerimizin âleme tanıtılmasında günümüzün iş adamlarına
neler düşmektedir? Hem dünya hem de ukbâ pazarında muvaffak olabilmek için bir
tâcirin öncelikle hangi hususlara dikkat etmesi gerekmektedir?



-İslam’ın Afrika içlerine, Çin, Endonezya ve Japonya’nın bazı kesimleri gibi
dünyanın çok değişik yerlerine girmesinin tâcirler vasıtasıyla olduğu
bilinmektedir. Ticaret maksadıyla yeryüzünün dört bir yanına açılan Müslümanlar,
dürüst bir ticarî ahlak sergileyerek örnek olmuşlar ve tanıştıkları kimseleri
kendilerine, dolayısıyla da İslam dinine hayran bırakmışlardır.
(01.03)

-Adanmış ruhlar, kalbi besleyen damarların çeşitliliğini esas
alarak, açılımlarını çok damarlı yapmalı ve dünyaya pek çok kanalla, alternatif
yollarla açılmalıdırlar. Bu açıdan, eğitim faaliyetleri bir damar olduğu gibi,
ticari ilişkiler de mutlaka değerlendirilmesi gereken diğer bir kanaldır.
(02.23)

-Şayet, Tuskon (Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu)
gibi kuruluşlar değişik ülkelerdeki eğitim gönüllüleri ile el ele verir;
güvenilir tacirlere, sanayicilere ve iş adamlarına rehberlik eder; hem yabancı
müteşebbislerin gelip güzel insanlarımızla tanışmalarına ve bizim ülkemizde
yatırım yapmalarına hem de kendi tüccarımızın farklı ülkelere gidip oralarda iş
sahaları açmalarına vesile olurlarsa, tabii bir şekilde milletimizin
güzelliklerinin ve öz değerlerimizin âleme tanıtılmasına da katkıda bulunmuş
sayılırlar. (06.01)

-İnsanları inandırma mevzuunda en tesirli mürşid
tutarlı tavır ve doğru davranışlardaki devamlılıktır. Bu itibarla, dürüst iş
adamlarımızın dünyanın değişik yerlerine hicret etmeleri, müslümanlığın
güzelliklerini göstermeleri açısından da çok önemlidir ve onlar hicret sevabının
yanı sıra İslam’ı temsil sevabını da alır, ticarî işleri vesilesiyle de ibadet
ediyormuş gibi sevap kazanırlar. (08.25)

-Hazreti Sâdık u Masdûk
Efendimiz, bir satıcının, ıslandığı için tartıda normal ağırlığından daha fazla
gelen bir miktar buğdayı satmaya çalıştığını görünce, “Niçin ıslak tarafı halkın
görebilmesi için üste getirmedin?” diyerek onu ikaz ettikten sonra, “Aldatan
bizden değildir” buyurmuş; kusurlu bir malı, ayıbını söylemeden satmanın bir
müslümana yakışmayacağını ve ondan gelen paranın da helal olmayacağını
belirtmiştir. (12.53)


Soru: Bir insanın iş sahasındaki kimliği ile dini
hayattaki şahsiyeti birbirinden ayrılabilir mi? Başka bir ifadeyle, bir
mü’minin, alışverişlerindeki bir kısım yanlışları kendisine hatırlatılınca,
“Bunlar benim ticarî işlerimle alâkalı hususlar; dindarlığıma zarar vermez.”
demesi mantıklı ve tutarlı görülebilir mi? (16.56)



-Eski yıllarda, borcunu bilerek ödemeyen birine alacaklının şikayeti üzerine
hatırlatma mahiyette iki satırlık bir mektup yazmış ve ondan uzun bir cevap
almıştım. Mektup’ta “Ben o borçları falan filan olarak değil, tüccar kimliğimle
yaptım.” diyordu. Hâlbuki bir insanın böyle “iki şahsiyetli” olması, âyetin
ifadesiyle “iki kalb” taşıması imkansızdır, dinde böyle bir çelişkinin yeri
yoktur. (17.20)

-Müslümanlık muamelâttan ibarettir.
(19.10)


Soru: Özellikle Orta Asya ülkelerine giden iş adamlarından
bazıları, oralarda yaptıkları ticarî yanlışlarla milletimizin imajını
kararttılar ve güvenilir tâcirlerimizin de işlerini zora soktular. Bu açıdan,
değişik ülkelerdeki eğitimcilerin, rehberlik yapacakları iş adamlarında seçici
davranmaları uygun mudur? (20.45)



-Türkiye’den giden bir kısım kimseler, Özbekistan ve Türkmenistan gibi bazı
ülkelerde çok kötü intibalar bıraktılar ve bütün milletimiz hakkında menfi bir
imajın oluşmasına sebebiyet verdiler. Yaptıkları yanlışlıklar yüzünden olumsuz
bir muameleye tabi tutuldularsa, ondan müstakim insanlar da nasiplerini aldılar.
(21.08)

-Dünya, müstakim insanlarla tanıştırılmalıdır. Yurt dışındaki
fahri elçilerimiz olan eğitimcilerimiz, o ülkelerin insanlarını istikametleri
hususunda şüphe duymadıkları kimselerle tanıştırmalı, onları emin ellere
yönlendirmeli ve böylece hem dürüst iş adamlarımızın kazanmalarını hem de o
ülkelerin insanlarının aldatılmamalarını sağlamalıdırlar. Zira, o insanların
aldatılmaları, oradaki arkadaşlarımızın, müesseselerimizin, milletimizin ve
dinimizin itibarına dokunur. Oysa ki, biz bu yıkılmış itibarların hepsini ikâme
etmekle mükellefiz. (22.12)

Çay Faslından Hakikat Çerkirdekleri
(25.08)


-Âlem-i şehadet, avâlimü’l-guyûb üstünde tenteneli bir perdedir.
(25.18)

-Âlim-i mürşid koyun olmalı, kuş olmamalı. Koyun kuzusuna süt,
kuş yavrusuna kay verir. (26.15)

-Aç canavara karşı tahabbüb, merhametini
değil, iştahasını açar. Hem de diş ve tırnağının kirasını da ister.
(27.58)

-Cemaatte vâhid-i sahih olmazsa, cem ve zam, kesir darbı gibi
küçültür. (29.30)