257. Nağme: Fesada Uğrayan Dünya ve Yeni Bir Arınma Kurnası “IRMAK”

257. Nağme: Fesada Uğrayan Dünya ve Yeni Bir Arınma Kurnası “IRMAK”

Mp4 indir

HD indir

Share

Paylaş

Sevgili dostlar,

İnsanlık için yeni bir arınma kurnası olacağına inandığımız bir televizyon kanalı yayın hayatına başlıyor: IRMAK TV.

Geçtiğimiz günlerde, muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, televizyonculuğa yeni bir soluk ve anlayış kazandıracağını umduğumuz IRMAK için bir tebrik mesajı göndermişti. Hocamızın mesajını hemen paylaşmamış, televizyonun açılış programının yapılacağı gün neşrederek aynı zamanda biz de bu yolla tebrik ve başarı dileklerimizi dillendirmeyi düşünmüştük.

İşte bu nağmede muhterem Hocaefendi’nin mesajını ve onu imzalarken çektiğimiz iki fotoğrafı arz edeceğiz.

Ayrıca, bugün Rûm Sûresi’nin tefsirini tamamladık. Derste geçen bazı yorumları, özellikle şu dört ayetle alakalı açıklamaların bir kısmını 12:52 dakikalık ses dosyası olarak sunacağız.

ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُمْ بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

“Allah’ın buyruklarını umursamayan şu insanların kendi tercihleri ile yaptıkları işler yüzünden karada ve denizde (bütün dünyada) bozukluk ortaya çıktı, nizam bozuldu. Doğru yola ve isabetli tutuma dönme fırsatı vermek için, Allah, yaptıklarının bazı kötü neticelerini onlara tattırır.” (Rûm, 30/41)

قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلُ كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُشْرِكِينَ

“De ki: Dünyayı gezin de daha önce geçmiş toplumların âkıbetlerinin nasıl olduğuna bakıp anlayın. Onların da ekserisi müşrik idiler.” (Rûm, 30/42)

مَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحاً فَلِأَنفُسِهِمْ يَمْهَدُونَ

“Kim inkâr ederse inkârının zararı kendisinedir. Kimler de güzel ve makbul işler yaparlarsa, onlar da kendileri lehine iyi bir hazırlık yapmış olurlar.” (Rûm, 30/44)

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ يُرْسِلَ الرِّيَاحَ مُبَشِّرَاتٍ وَلِيُذِيقَكُمْ مِنْ رَحْمَتِهِ وَلِتَجْرِيَ الْفُلْكُ بِأَمْرِهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

“O’nun varlığının ve kudretinin delillerinden biri de: Size rahmet eserlerini tattırması, emri ile gemilerin akıp gitmesi ve O’nun lütfundan nasip aramanız ve şükretmeniz için, rüzgârları müjdeci olarak göndermesidir.” (Rûm, 30/46)

***

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, IRMAK Televizyonu’nun yayın hayatına başlayışı münasebetiyle gönderdiği tebrik mesajını imzalarken:

 Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, IRMAK Televizyonu’nun yayın hayatına başlayışı münasebetiyle gönderdiği tebrik mesajını imzalarken

***

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, IRMAK Televizyonu’nun yayın hayatına başlayışı münasebetiyle gönderdiği tebrik mesajını imzalarken

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin, IRMAK Televizyonu’nun yayın hayatına başlayışı münasebetiyle gönderdiği tebrik mesajı:

Irmak Televizyonu’nun Fedakâr Hâdimleri,

Müessesenizin yayın hayatına başlaması münasebetiyle gerçekleştirilecek olan programla ilgili davetinizi memnuniyetle aldım; çok teşekkür ederim. Diyar-ı gurbette bulunmam sebebiyle bu teveccühünüze müsbet karşılık veremesem de her zaman kalben yanınızda bulunduğumu bilmenizi istiyor, affınızı istirham ediyor, en derin hürmet ve selamlarımı sunuyorum.

Günümüzde -maalesef- bâtılı tasvîr edip sâfî zihinleri şirâzeden çıkarmada kurgu-bilimlerde olduğundan da ürpertici ve o ölçüde de bir büyüye sâhip bulunan bir kısım medya organları, güzellikleri çirkin, çirkinlikleri güzel gösterebiliyorlar.. küçüklükleri alkışlattırıp büyüklüklere lanet yağdırtabiliyor; bedeni ve cismâniyeti ruhun ve kalbin önüne çıkararak, vicdana kezzâb döküp insan hissiyatını köreltebiliyor; gıybet, iftirâ ve dedikoduya prim vererek dünya kadar bühtân bağımlısı yetiştirebiliyorlar.

Halbuki, bütün şubeleriyle medya, milletin duygularının tercümanı, kitlelerin rehberi ve güzelliklerin nâşir-i efkârı olmalıdır. Her televizyoncu, gazeteci ve yazar, selim kalb, akıl ve his ürünlerini gönül ekranlarına yansıtmalı; her zaman söz ve davranışlarında edepli, lisan ve kaleminde de nezih davranmalıdır. Yoksa, mevhum bir fayda uğruna, muhakkak zararlara sebebiyet verilmesi kaçınılmazdır.

Nitekim, Bediüzzaman Hazretleri kendi döneminde taşrayı İstanbul’a, İstanbul’u da Avrupa’ya kıyas ederek efkâr-ı umumiyeyi bataklığa sürükleyen, şahsî garazları ve intikam fikrini uyandıran, böylece haysiyet kırıcı bir neşriyatla İslâm ahlâkını sarsan bazı gazetecilere hitaben “Ey gazeteciler! Edipler edepli olmalı!” diye seslenmiştir.

Gazeteciler ve yazarlar gibi, bir yönüyle onların yaptığı her işi birden deruhte eden televizyoncular da, bütün yeteneklerini, sanat kabiliyetlerini ve yayıncılık imkanlarını hep hakkın, iyinin ve güzelin emrine vermeli; temiz kalbleri bâtıl tasvirlerle yaralamamalı, insanların saf düşüncelerini çirkin hayallerle kirletmemeli ve nefsanîlikleri resmederek onları cismâniyetin köleleri hâline getirmemelidir. İdeal bir televizyonun ekranlara akseden her verisi, milletin genel hissiyatını seslendirmeli; onun bağlı kalacağı ilkeleri de vicdanlardaki hakikat hissi ve halis niyet belirlemelidir.

Allah’a sonsuz hamd ü sena olsun ki, son dönemde bu sahanın da bütün bütün boş ve sahipsiz kalmadığı söylenebilir; yayıncılığı sadece dünyevi menfaatlere bağlı götürenlerin yanında bugün Hak ve hakikatin sesi olma gayretindeki müesseselerin mevcudiyeti de bir gerçektir. Şu kadar var ki, yayın içeriğini bir Müslümanın 24 saatine göre oluşturan ve akışını 5 vakit namaz istikametinde planlayan bir televizyona ihtiyaç duyulduğu da aşikardır. İman ve İslam hakikatlerini gergef gergef işleyen programlarıyla fert, aile ve cemiyetin beklentilerine cevap verecek, herkese hitap etmesinin yanı sıra kadınları ve çocukları da bilhassa gözetecek bir yayın kurumunun lüzumu izahtan varestedir.

Bu açıdan, Irmak Televizyonu’nun kendi kültür köklerimize bağlı ve evrensel insanî değerler çizgisinde neşriyatta bulunarak, mezkur ihtiyacı ve işaret edilen beklentileri karşılayacağına, böylece televizyonculuğa yeni bir soluk ve anlayış kazandıracağına inanıyor, onu hem Türkiye hem de yakın coğrafya için çok önemli bir beslenme kaynağı ve yarınlar adına da bütün yeryüzüne bir ilham menbaı olarak görüyorum.

Nasıl ki, şart-ı adi planında, küçücük iradelerimizi, o koskocaman meşiet, irade ve kudret-i sübhaniye deryasına maya gibi çalmalı, sonra da Nasreddin Hoca ifadesiyle, “Ya tutarsa!..” mülahazasıyla Allah’ın merhametini beklemeye koyulmalıyız; aynen öyle de bu televizyonun mana köklerimizden, geçmişin dağ-dere, ova ve obasından sızıp-gelerek kendi televvünleriyle geleceğe akan bir ırmak gibi olacağını ve her biri ummanla bütünleşmeye müştak birer damla diğer hizmet birimleri arasında vahdet deryasıyla buluşacağını, böylece rıza ve rıdvana çalınan yeni bir maya vazifesi göreceğini ümit ediyorum. Bu mülahazayla da şöyle seslenmek istiyorum:

“Bu deryaya ey cân sen oldun ırmak,

Denizle ırmağı ne zordur ayırmak..”

Bu duygularla, açılış programınızın ve yayın hayatınızın gönlünüze göre olmasını diler, Cenâb-ı Allah’ın önünüzü açması ve sizi nice yıllara ulaştırması niyazıyla, televizyonun siz fedakar çalışanlarına ve davetinize icabet eden dostlarınıza selam ve hürmetlerimi arz ederim.

M. Fethullah Gülen