Zühd ve Dünyaya Rağbet Etmemek

Zühd ve Dünyaya Rağbet Etmemek
Mp3 indir

Mp4 indir

HD indir

Share

Paylaş

بِسْمِ الله الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ عَمْرٍو رَضِيَ الله عَنْهُ
 قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى الله عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
اَلزُّهْدُ فيِ الدُّنْياَ  يُريِحُ الْقَلْبَ وَالْبَدَنَ
وَالرَّغْبَةُ فيِ الدُّنْياَ تُكْثِرُ الْهَمَّ وَالْحَزَنَ
وَالبَطَالَةُ تُقْسِي الْقَلْبَ

* * *                  
Sahabe-i kiram efendilerimizin en zahidlerinden
Hz. Abdullah b. Amr’ın
(radıyallahu anhum ecmaîn) rivayet ettiği bir hadiste,
Fahr-i Âlem Rasulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz
şöyle buyurmuştur:
“Dünyaya gönülde yer vermemek
hem kalbi rahatlatır hem de bedeni.
Ona perestiş etmek ise sadece tasa ve hüznü artırır.
Gayr-ı ciddi ve laubali olmaya gelince,
o, kalbi katılaştırmaktan başka hiçbir işe yaramaz.”
(Müsned-i Şihab, 1, 188; Feyzu’l-Kadîr, 4, 74)

Zühd ve Dünyaya Rağbet Etmemek

Zühd kısaca dünya ve içindekileri kalben terk edip, yüzünü ahirete çevirmek ve gönlünü hep Allah’a açık tutmak olarak anlaşılabilir. Diğer bir tabirle bu dünyada semaviler gibi yaşayıp, halk içinde Hak’la beraber olma, ebedî olan ukbâ saadeti için, muvakkat dünya rahatını terk etme de denilebilir. Nitekim ayet-i kerimede Allah (celle celâluhû);

وَمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَۤا إِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌوَإِنَّ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

“Bu dünya hayatı bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurdu ise, doğrusu işte gerçek hayat odur; eğer bilselerdi.” (Ankebût Sûresi, 29/64) buyurmaktadır.

Allah Rasulü  (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz, dünyanın nimetleri ayaklarının altına serildiği halde insanların en fakirleri gibi yaşamış ve dünyaya rağbet etmemişti.

Kendini Allah Rasulü’nün hayatına programlayan Allah dostu zahid bir mü’min, kendisi hiç fark etmese ve doğrudan böyle bir niyeti olmasa bile diğer insanlara nümune-i imtisal, örnek bir insan olur ve dinin yaşanması adına da onlara kuvve-i maneviye hükmüne geçer.

Peygamber Efendimiz (aleyhissalatü vesselam), “Dünyaya karşı zâhid ol ki Allah seni sevsin, insanların sahip oldukları şeylere karşı zahid ol ki insanlar seni sevsin.” buyurmuşlardır. (Hâkim, Müstedrek)

Sôfîlerin büyüklerinden Mâlik b. Dinar Hazretleri, “İnsanlar benim için zâhid diyorlar fakat asıl zâhid, Ömer b. Abdülaziz Hazretleri gibi dünyanın maddi imkanları önüne açıldığı halde onları elinin tersiyle itendir.” demiştir. Allah dostları zahid hakkında “eline geçen dünyalıklara sevinmeyen, elinden gidenlere de üzülmeyen” kimsedir demişlerdir.

İnsan, hakimiyetini yitirmediği takdirde dünya nimetleri zühde mani değildir çünkü böyle bir mü’min, o nimetleri Allah yolunda kullanmasını bilir ve bununla da ahiretine yatırım yapar.

Zühdle ilgili ölçüyü bildiren diğer bir ayet-i kerime şöylerdir:

وَابْتَغِ فِيمَۤا اٰتٰيكَ اللّٰهُ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ وَلَا تَنْسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَأَحْسِنْ كَمَا أَحْسَنَ اللهُ إِلَيْكَ

“Allah’ın sana verdiği her şeyde ahiret yurdunu ara; bu arada dünyadan da nasibini unutma! Allah’ın sana ihsan da bulunduğu gibi sen de elindeki her türlü imkan ile Allah yolunda iyilik yap, sahip olduklarını O’nun rızası uğrunda harca.” (Kasas sûresi, 28/77)

وَصَلِّ وَسَلِّمْ و بَارِكْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
 وَعَلٰى اٰلِه وَأَصْحَابِهِ أَجْمَعِينْ
وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ
 وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ